bugün

entry'ler (320)

baskın oran

kendisine sorulan; "abd ve ab emperyalizmi hakkında ne düşünüyorsunuz?" sorusuna, emperyalizmin çıkış aşamasını oluşturan nedenleri sayarak başlayan daha sonra bu kriterlere türkiye'nin uyum gösterdiğini söylemiş "bu durumda türkiye'ye emperyalist mi diyeceğiz" demiştir ancak işin asıl ilginç yanı daha sonra türkiye'yi emperyalist yaftasını dolaylı yoldan yapıştıran baskın hoca, ab ve -inanılmaz- abd için emperyalist lafını etmemiş, aksine doğuda batı için bir denge unsuru olabilecek sscb'nin artık olmadığını bu durumda da her önümüze gelene emperyalist diyemeceğimizi söylemiştir.

kendisini destekleyen kitle olan liberal-sosyalistler, (ne demek olduğunu baskın hoca sayesinde öğrenmiş olduk) 4 yıllık üniversite mezunu plaza insanları, ütopyacı bar solcuları, azınlık sevici anarko-komünistler bu adayın emperyalist olarak abd'yi değil de türkiye'yi gördüğünü biliyorlar mıydı? ben bilmiyordum...

emperyalizmin olduğuna dair bir kanının elde edilebilmesi için bazı paradigmalar eşliğinde değerlendirme yapılması, daha önceki paradigmacı zat atilla yayla'yı hatırlatmıştır.

kendisi ilginç bir adam hakikaten; örneğin; yalınayak gezen çingene çocuklarının ekonomik sorunları yerine kimliklerini açıkça ifade edebilme özgürlüklerinin çok daha önsel bir hak olduğunu kendisinden edindiğimiz izlenimler arasında sayabiliriz..

60'lar ve 70'lerde eşitlik diyen avro-komünistler bugün etnikçilik deyiverince bizim entelektüel bar sosyalistlerimiz de azınlıkçı oldu, ekonomik durumlarla dengesizliklere dair yorumlar, sosyalist bir çözüm önerisi avrupa'dan gelmeyince onların da umrunda olmadı, ezber bozmaya geldiğini söyleyen tam bir ezberci gibi görünüyor baskın hoca...

(bkz: bu sizi ilgilendiriyor)

beynelmilel

orijinal bir fikir etrafında oluşturulmuş, ancak sonucunun filmin ortalarından önce anlaşılması nedeniyle heyecanımızı yitirmemize neden olacak şekilde ilerleyen, özgü namal'ın ilk defa gözümde sempati kazandığı enternasyonal birşey işte...

esas oğlanın annesi ve yavuklusunun engels'in başyapıtlarından olan kitabının üzerine yaptığı yorum ve "senin üniversitede kız arkadaşın vardır" diyen kızın "yooo...ben devrimci oldum, kız arkadaş falan küçük burjuva alışkanlığı" cevabını aldığında "iyi yapmışın vallahi" demesi kahkahalar attırmıştır.

anasının gözden çıkarıldığı cezmi baskın ise çok başarılıydı.

olağanüstü bir film değil şüphesiz, sanki uluslararasının ulusal yorumu, bu nedenden dolayıdır izlenmeyi hakediyor...

27 mayıs 2007 fenerbahçe ülker efes pilsen maçı

tüm basketbolsever fenerbahçe'lilerin yıllardır bekledikleri final serisinin ikinci maçı. ilk maçta tüm beklentilerin üzerinde adeta evire çevire yendiğimiz efes pilsen'i bugün de aynı şekilde yeneceğimizi düşünmek fazla iyimserlik olur..

efes'in uzun oyuncuları fenerbahçe'ye göre oldukça tecrübeli ve bu durum bariz bir üstünlük yaratır ve daha sonra dışarıdan atılan şutlar bu kez geçen maçta olduğu kadar yüksek yüzdeyle atılamazsa efes bu maçta daha şanslı olabilir. Solomon ve damir iyi güzel ama, diğerlerinin ve özellikle pota altında mirsad ve sakatlanmazsa ibrahim'in bu oyunculara katılması gerekiyor.

faust

bitti artık huzurum,
gitti elimden sükunum,
onu nerede bulurum?

kalbim onu soruyor,
gözlerim onu arıyor,
kollarım onu bulsa da
kucaklasam ve kucaklasam
öpsem yüzünü ve gözünü,
hayatıma mal olsa da...

bira

onunla başlanan akşamın ve devamında gecenin ilerleyen saatlerinde hiç hesapta yokken tükenmesi halinde, yatıp uyumaktan başka kurtuluşun olmadığı güzel içecektir ve sigarayla oldukça iyi gider.. göbek yapar ekseriyetle, bu itibarla zararlıdır, aynen hayat gibi...

guatemala

(bkz: jacobo arbenz guzman)

başlıkları alt alta okumak

sıralamaya dikkat etmeden, tabiri caizse; alt alta olmasını iplemeden bir başlık aldıktan sonra 15 sıra alttan farklı bir başlığı alıp bu başlığın altına kopyalıp yapıştırabilirsiniz.. kimse ama kimse size "bunlar alt alta hiç gelmedi" diyemeyecektir. ilginç değil mi?

eğer biri entry'lerin kaydedildiği dakikaları hesaplayacak ölçüde kafayı yemiş ise ve özel mesajla "lan yamuk yaptın" gibi bir saldırı mekanizması geliştirirse, dünyanın ölümlü, hayatın kısa olduğundan bahsedebilirsiniz..*

erkan mumcu

cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk günlerinde, yani ortalık henüz böyle karışmadan az önce chp'li bir hanım milletvekili ile ali kırca'Nın konuğuydular ana haberde, * hanımefendi birşey sordu ve erkan mumcu "ben gidiyorum" diyerek yayın masasından uzaklaştı, orada bulunanlar şaşkınlıkla bakakaldılar arkasından, mumcu ise bastı gitti... ***

beni tarihle yargıla

ahmet kaya'Nın çok özel bir şiir okuma kabiliyetine sahip olduğunu gösteren eşsiz eserdir.

hayattır, hayatın anlamsızlığıdır, kaybedilmiş bugün ve olmayan yarındır, dostluk ve sevdadır, elveda demenin en şairane ifadesidir, insanı kendine yaraşır biçimde düşünmeye sevk etmektir, hasrettir ve soğuk ölümdür...

--spoiler--
Beni yüreğimle, beni özümle,
Bilimle anla beni, felsefeyle anla beni,
Tarihle anla beni,
Ve öyle yargıla.
--spoiler--

ersin ergün

fakat

(bkz: ve fakat)

devrimci olarak kolay yolu seçen yurdum gençleri

enteresan ötesi durumdur, oldukça zorlanarak tanımlamaya çalışmakla birlikte ancak bu gelir elden...

devrim ve kolay yol nasıl bağdaştırılır anlamak güç, kendini devrimci addeden insanlar için oldukça zor sanırım bunu anlayabilmek; ubermensch olamadık ki anasını satayım anlayalım...

şöyle düşünelim; bir otobüsümüz var, içinde 50 kişi var ve otobüs belli bir yöne doğru gidiyor.. sonra;

birileri çıkıyor ve "otobüsü artık durduralım" diyor, "bu kadar yeter" *
birileri çıkıyor ve "biraz yavaşlasak" diyor, *
birileri de çıkıyor ve "daha hızlı olmamız lazım" diyor şoförden aldığı destekle, *
birileri de sessizce oturuyor, kendi kaderini belirleyecek olanların kararını bekliyor...
ve ansızın biri çıkıyor "otobüs yanlış yöne gidiyor, tam tersi istikamete gitmeliyiz" diyor.
kaderlerine razı olanlar ne yapacağını bilemiyor ancak otobüsün istikameti konusunda fikirleri olanlar saldırıya hazırlanıyor...

tersi savunan otobüste de, mektepte de, fabrikada da, binbir biçimde oluşumda da hep yalnız durumda! ve böyle bir durumda "artık duralım" diyenlerden biri çıkıyor ve istikametin tersine çevirmeye çalışan tek kişiye "amma da kolay yolu seçtin, yapacak başka işin yok mu senin" diyor... bu hikaye burada bitiyor, fakat o tek kişi otobüsün yönünü değiştirmekten asla vazgeçmiyor, otobüsten atılmak pahasına bile olsa...

(bkz: sarhosken entry girmek)
(bkz: Boyledir Bizim Sevdamiz)

17 mayis dunya galatasaraylilar gunu

geleneksel olarak, fenerbahçe'nin şampiyonluğundan 4 gün sonra özhan canaydın'ın önderliğinde hakan şükür'Ün toplamda 5 gol barajını geçmesi halinde oldukça coşku içinde, sorunsuz ve mutlu bir şekilde kutlanır..

solda birlik sahtekarligi

maskaralığın dik alası.
(bkz: turkiye de siyaset)

serdar turgut

13 mayis 2007 izmir gundogdu cumhuriyet mitingi'nden birkaç gün önce haberturk'te "izmirlilerin mitinge yoğun bir ilgi göstereceğini zannetmiyorum" diyen, daha sonra da ne anlama geldiğini bir tek kendisinin bildiği müthiş bir cümle kurarak malum tarihi beklemeye geçen büyük yazar, şöyle demişti; "izmirliler eğlenceyi severler, pazar günü miting yerine başka bir yerlere gitmeyi tercih edeceklerini düşünüyorum"

beklenen tarih gelince ve beklediğinin çok ötesinde bir katılım olduğunu penisi aracılığıyla algılamayı başarınca, yine penis aracılığı ile bu kez "en iyi savunma hücumdur" düşüncesinden hareketle, bir takım liberal hesaplamalar doğurultusunda, katılımı hesaplamış ve sonucu bildiğinden şeklini alacağı kaba etin ölçeğini kendince küçültme içgüdüsü ile ve rana'dan aldığı destekle bütün cesaretini toplayıp matematik dehası olduğunu ispat etmiştir.. tebrik eder, rte'li günler dileriz kendisine.

http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=77403,10,104

dystopya

(bkz: distopya)

siyaset

siz politikayla ilgilenmezseniz o sizinle ilgilenir! oktay akbal

cemil çiçek

adalet bakanlığından ayrılan çiçek, %10 seçim barajının az olduğunu belirtmiş. geçmişte yaşanan krizleri örnek göstererek, dolaylı yoldan %10 barajı ile iki partiden oluşan bir ulusal iradenin dahi istikrarsızlık doğurduğunu tespit etmiş zat-ı muhterem.. sanırım istediği; seçim yapılsın, birinci durumdaki parti 550 milletvekilini alsın, gerisi önemli değil, sonra, yargıyı da belirleyelim kimse karışamasın, böylece bir istikrar olur, dadından yinmez.. oldu olacak padişahlık olsun ister miydiniz diye sorsaydı biri, sanırım fena bir fikir değil, istikrar tavan yapacak, toplumdaki insanlar nirvanaya ulaşacak, cemil çiçek insan-ı kamil olacaktır..

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=220800

yeni şafak

anavatan ile dyp arasındaki birleşmeden dolayı mutsuzluklarını son derece bariz bir şekilde ortaya koyan yayın organı. başlıklar günlerdir aşağı yukarı değişmeden sürekli tekrarlanıyor;

"Turgut Özal'ın kemiklerini sızlatan görüntüler"
"istifalar durmuyor"
"Anavatan ve DYP'de istifalar sürüyor"
"Ağar'ın memleketi Elazığ'dan önemli istifalar"
"DYP'liler Ağar'ın posterlerini yaktı"

dyp ve anap, yıllardır demokrasi diyerek rejimi sürekli zorlayan akp'nin aksine son derece tutarlı bir davranış göstermeye çalıştılar, özellikle cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde. ve özellikle; zaten 4 oyun yarısına kendisi hariç milletvekilleirnin 2/3'sinin meclise girmesine engel olamayan ağar'ın aksine, daha önce dalga geçilen sonra kendisine sunulan rüşvetleri elinin tersiyle itebilme kudretini gösterebilmiş erkan mumcu -ki bunu ona bir akıl hocası tembihlemiştir, eminim- bugünlerde bu tip yayınların hedefi haline geldiler. akp imparatorluğunun kurulmasına engel olduğunu düşündükleri chp'ye destek verenler olarak niteledikleri dyp ve anavatan'a karşı hoyratça cephe almalarının tek nedeni abdullah gül'ün cumhurbaşkanlığının engellenmiş olması değil.

bir diğer neden, birleşmiş olmaları ve artık özellikle küresel imparator amerika'nın türkiye'de etkili olabilmesini sağlayabilecek yeni bir alternatif'in ortaya çıkmış olmasından kaynaklanıyor. biliyorlar onlar da, kuma gelebilir her an..

mustafa karaalioğlu öncülüğünde özgün medya için örnek teşkil edecek düzeyde yoluna devam eden yeni şafak bugünlerde biraz sinirli, biraz yorgun, biraz da hayal kırıklığı yaşıyor.. demokrasinin uygulanmasını engelleyenlerin demokrat parti'yi tekrar kurduğunu belirterek, müthiş bir acı yaşadıklarını gösteriyorlar. milyonluk mitingleri görmeyerek haberleştirmeyen bu ve benzeri sözümona gazeteler, şimdi bu mitinglerin perde gerisindeki amaçlarından bahsedenleri haberleştiriyorlar.. yakında, ki seçim meydanları hareketlenmeye başlayınca; mumcu'nun suratına tükürdüler.. dyp'liler ağar'ı yaktı.. solcuların arkasından giden ağar ve mumcu marksist oldu... gibi haberler yapabilirler, şaşırmamak lazım..

davranışçılık

john b watson'ın başını çektiği psikoloji kuramı akımı. genel olarak insan, geniş bir çalışma alanı olan harika bir makinedir. ve ondan başka da birşey değildir. insanla hayvan arasında, tamamlayıcı sinir hücrelerinin fazlalığı ile ilgili farktan başka bir fark yoktur. insan, özgürlüğü ve sorumluluğu olmayan bir makinedir. davranışçılığa göre insan, en alt düzeydeki yeteneklerinden, en üst düzeydeki yeteneklerine kadar tamamen karmaşık tepkilerden oluşan bir bütündür.

davranışçılığa göre, kişiliğimiz, durumlar tarafından koşullandırılmış refleks alışkanlıklarımızın bütünüdür. bilişsel devrim'le beraber gözden düşmeye başlayan davranışçılık, davranışların, gözlenebilir durumların incelenmesi gerekliliğini savunur. watson dışında skinner, pavlov ekolün önemli temsilcileridir.

5 mayıs 2007 beşiktaş fenerbahçe maçı

her şeyi altüst etmiş maçtır.

fenerbahçe açısından bakınca; elimizdeki eşeklerin tümünü sırayla kaybettik, kaybettiğimiz son eşeği bulunca doğal olarak çok mutlu olduk. oysa ne çok eşeğimiz vardı başlangıçta, şimdi yerinde yeller esiyor hepsinin... her şeye rağmengalatasaray'a bakınca mutlu olmamak için bir neden yok, çünkü onların hiç eşeği yok. yoksa var mı, 18 mayıs'ta belli olur artık.

bu galibiyet şampiyonluğa dönüşürse, ki muhtemelen ikinci bir denizli vak'ası olmaz ise, e dönüşsün bi'zahmet; aziz yıldırım'ından, zico'suna, alex'ine...hepsi kurtardı paçayı orası kesin.

mevcut yönetimin miadını doldurduğu aşikar ve artık değişmesini isteyen bir fenerbahçe'li olarak bütün bunların kendini kurtarmasına üzülmekle beraber, beşiktaş özellikle yönetimi ile bunu çok fazla hak etmişti, hak ettiklerini alacaklardır; onların da sıpaları var gibi ne de olsa.. sıpayı kırmızı bir kurdeleyle süsleyerek büyük amcalarına götürürler daha önce olduğu gibi.